Dimness Through Infinity

29 Temmuz 2006


Dimness Through Infinity, 1998 yılında çıkarttığı "Dreadful Tales of Feeble Breeze" adlı başarılı ve farklı çalışma ile müzik hayatına başlamış oldu. Başlangıçta 5 kişilik kadro ile müzik yapmaya başlayan Dimness Through Infinity, kurulduktan kısa bir süre sonra, bu demoyu yayınladı. 11 parçadan oluşan 38 dakikalık bu demo içeriği ve kalitesi ile bir çok insanın beğenesini kazandı ve underground çevrede çok iyi eleştiriler aldı. Demoda grup şimdi olduğu gibi hüzün konsepti altında müzik yapıyordu ama "Dreadful Tales of Feeble Breeze" adlı çalışmasında yer yer müzikal olarak şimdikinden farklı etkiler de görülüyordu. (epik,gothic,dark metal...)

Dimness Through Infinity bir yıl sonra bu kez "When The Soul Weeps Alone..." adlı bir demo yayınladı ve bu demoda çok yol aldığı görüldü. Grup hem kadrosunda hem de müzikal yapısında bazı değişklikler yaptı. Anıl Emre Dedeoğlu artık davulun yanında klavye ile de gruba destek veriyordu ve Emrah Korkmaz da gitarın yanısıra bas gitar yazılılmarını da üstlendi. Böylelikle grup kadrosunu daralttı ancak çekirdek kadrosunu koruyarak, Aytaç Özcan'ın lead vokal eşliği ile bu kayıdı başarı ile bitirdi ve doom metal çevresince oldukça beğenildi. İlk demodaki müzikaliteyi korumuş ancak müzikal çizgisini melankolik doom metale doğru kaydırmıştı. Ankara'da yapılan kayıtlar tatmin ediciydi ve grup kaydettiği 4 parçanın 3'ünü seçerek bu demoyu piyasaya sürdü. Klavye ve bayan vokal destekli 3 depresif parçadan oluşan 23 dakikalık bu demo yurtdışında da iyi tepkiler aldı. Lirikler yine duygusal ve içe kapanık olmakla beraber Dimness Through Infinity kendine özgü karanlık ve gizemli atmosferini yarattı. Bu iki demoyu grup kendi imkanlarıyla kaydedip kendi imkanlarıyla dağıtmasına rağmen, grubun iki demosu da gerek yurtiçi gerekse yurtdışında çok iyi tepkiler aldı. Grup 1999 yılında çıkarttığı "When The Soul Weeps Alone..." adlı demosunu tam 3 yıl sonra bu kez bir de bonus parça ile CD formatta hazırladı ancak piyasaya sürmedi, sadece posta yolu ile sınırlı sayıda dağıtımı tercih etti. (Bu iki demoyu da artık piyasada bulmak imkansız; ancak gruba yazarak, grupla bağlantıya geçerek bu çalışmaları edinebilmek mümkün) Dimness Through Infinity 2000 yılı ortalarında debut albümleri için Ankara'da kayıtlara start verdi ve 2 yılın sonunda tam 13 parçadan oluşan 58 dakikalık "Nymph" adlı albümün kayıtlarını tamamladı ve 2003 başlarında bu albümün yayınlanması için Atlantis Müzik ile anlaştı ve albüm Haziran 2004 te "Atlantis Müzik" etiketiyle yayınlandı. "Nymph" adlı albümde başlangıçta olduğu gibi davul/klavye görevini üstlenen Anıl Emre Dedeoğlu ve Emrah Korkmaz (gitar) dışında gruba 6 da session eleman destek verdi. Ebru Namlı (vokal), Oguz Akalın(brt vokal), Canan Sevgin Ulukan(keman), Aytac Özcan(vokal-speech), Taçkın Bilal(bas gitar), Marco(flut). Dimness Through Infinity "Nymph" adlı albümünde yan flut ve keman gibi enstrümanlar da kullanarak müzikal çehresini biraz daha genişletti ve demolardan farklı olarak grup daha ambient bir soundda çalmaya başladı. Bayan vokal ve klavye kullanımı eskiye göre çok daha farklı ve yoğundu. Dimness Through Infinity'nin konsept albümü "Nymph" müzikal olarak karanlık ve gizemli doom/ambient bir çizgide dururken, masalımsı, melankolik ve mistik lirikleri de güçlü konsepti tamamlıyor. Dimness Through Infinity eski çalışmalarında da olduğu gibi bayan vokal ve klavye desteği ile melankolinin engin denizinde yol almaya devam ediyor. Line up – Kadro
Ebru Namlı,vokal / female vocals Anıl Emre Dedeoğlu,davul, klavye / drums, keyboards
Emrah Korkmaz, gitar / guitars
Oğuz Akalın, brt vokal (session) / growling vocals
Canan Sevgin Ulukan, keman (session) / violins
Aytaç Özcan, vokal,speech (session) / vocals
Taçkın Bilal, bas gitar (session) / basses
Marco, flut (session) / flute
Diskografi:
1998 Demo Tape Dreadful Tales Of Feeble Breeze Self-Financed
1999 Demo Tape When The Soul Weeps Alone... Self-Financed
2002 Demo CD When The Soul Weeps Alone... Self-Financed
2004 Full-Length Nymph Atlantis Müzik (Haziran 2004 CD)

LOST INFINITY


Lost Infinity 1998’in sonbaharında kuruldu ve ilk EP’leri “Laments of Dusk”ı 2002 yılında yayınladı. Bu EP, Yugoslavya’da Rock Express Records tarafından da yayınlandı. EP’yi tanıtmak için konserlerde ve televizyon programlarında çalan grup, iyi bir sonuç aldı ve EP tükendi.

Lost Infinity, bayan vokalli melodik black metal çalmakta ve melankoli, romantizm ve görkem hissiyatını müziğiyle yaratmaktadır. Genelde karşılaştırıldıkları isim Cradle of Filth olsa da, çok daha kendilerine has bir tarzı oluşturmayı başardılar. Şarkı sözlerindeki konseptleri ise, gotik romantizm, insan duygularının soyut ifadeleri ve vampir hikayeleri oluşturmaktadır. Müziklerini daha yoğun bir şekilde ifade etmek isteyen grubun, sahne şovları tiyatral unsurlar ve özel efektler içermektedir.

Grubun son albümü “Raven Loft” Atlantis Müzik etiketiyle piyasaya çıktı ve grup şimdi dünya çapında daha fazla dinleyiciye ulaşmayı hedefliyor.

NOTWITHSTANDING


1997 yılında İzmir’de kuruldu. Thrash-metal,groove ve hard-core ağırlıklı müzikal yapılarını, hayata bakış açılarını yansıttıkları sözleriyle birleştirip, orijinal NWS tarzını şarkılarında oluşturmayı amaçlayan grup, bu amaçlarının ilk ciddi adımını 1999 yılının haziran ayında Yücel Müzik etiketiyle çıkardıkları ilk albümleri “Born In A Conflict” ile attılar. Bu albümün 1600 adet satmasıyla birlikte NWS, Türk metal sahnesinin en tanınmış yeni gruplarından biri haline geldi.


1997-2004 yılları arasında bir çok klüpte, barda, festivalde ve konser organizasyonunda çalan grubun en önemli performansları,1999 1. Ankara Rock Festivali, Kasım 2000 RSF’de DESTRUCTION konseri, Nisan 2001 Eskişehir Anadolu Üniversitesi Rock Müzik Festivali 2003 Metal Stage Fest. ve yine 2004 Rock Station Festival’de SODOM konseri olarak sayılabilir.
2. albümleri olan “FROM INSIDE”ı Nisan 2005’te Atlantis Müzik etiketiyle piyasaya çıkaran NOTWITHSTANDING, hazırladıkları 10 yeni şarkıyla Türk Metal piyasasına daha brutal, daha agresif ve daha melodik bir şekilde dönüş yapıyor.
NOTWITHSTANDING;
Ali TUNA (Drums)
Murat YILMAZ (Vocals)
Onur AĞAR (Bass)
Fatih GÖKYÜZÜ (Guitars)
Anıl AKGÜN (Keyboard-Programming)

Crossfire

2000 yılı başlarında Ankara'da çift gitar kullanımı yoğun, melodik olduğu kadar vurucu bir müzik ortaya koymayı hedefleyerek kurulan grup; Öz, Kaya ve Rıfat ile ilk çalışmalarına başladı ve zaman içinde "CROSSFIRE" adında karar kıldı. Çeşitli dönemlerde elemanların elinde olmadan ortaya çıkan şanssızlıklar grubu kadro değişikliklerine zorladı. Kaan ve Deniz uzun süre grupta yer aldılar. Sessiz geçen iki yıl içerisinde piyasaya sürülmeyen kimi demo kayıtları alındı, beste çalışmaları hızlandı ve grubun devamlılığını sağlayacak, kalitesini yükseltecek olan müzikal bakış açısı şekillendi.

Ritim ağırlıklı, basın ve gitarların yoğun olarak kendilerini gösterdikleri müzikal yapıyı; iniş çıkışlarla, renkli ve değişken bir sesin tamamlayacağını düşünen grubun yolu; o dönem yeni dağılmış olan Tayga grubunda bas ve vokal görevini üstlenen Uğur ile kesişince Crossfire; kendisini tamamlayacak parçayı yerine oturtmuş oldu. Ortaya çıkan müzik dinlemesi son derece keyifli, değişken temposu ve kaliteli alt yapısıyla iyi işlenmiş, Amerikalı örneklere benzetebileceğimiz bir sound idi. Bu beş kişilik kadro ile ilk büyük Crossfire canlı performansı diyebileceğimiz 5.Ankara Rock Station Festivali'nde sahne alındı. Konserler; Konya Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleşen Konya Metal Daze Fest ile devam etti.
Crossfire için dinleyiciye ulaşma zamanı gelmişti ve elemanlar bunun bilincinde olarak ilk bestelerin yer aldığı Decisions Of Hate, 2002 yılının sonlarında raflarda yerini almıştı. Decisions Of Hate, Scharfschütze, Bloody Tears, Unfair, Sunday gibi grubun temelinin atıldığı dönemin özelliklerine sahip beş parçanın yer aldığı EP'ye; daha önce çeşitli toplama CD çalışmalarında da yer alan parçaları Nightwolf parçası bonus olarak eklenmişti. Daha sonra bu parça grubun en sevilen parçalarından biri olarak, oluşacak fan hareketi için de isim babalığı yapacaktı. Sadece üç ilde satılmasına karşın bir yıl içerisinde tükenen EP, sınırlı bir sürüm için oldukça iyi rakamlara ulaştı. Çalışmalar hızlanmışken grubun kurucularından Öz'ün ailevi nedenlerle gruptan ayrılması sonucu Can'ın kardeşi, Kerem grupta gitarist olarak yerini aldı. 6.Ankara Rock Station Festivali'nde uzun bir ara sonrası tekrar izleyicisi ile buluşan grup, bu performansı ile gerek yerli, gerekse yabancı basın tarafından festivalin en etkili birkaç grubu arasında gösterildi. Bu başarılı konsere ait görüntüler daha sonra bir video klip haline getirilerek grubun takipçilerine ulaştırılacaktı.
2003 yılı konserlerinde Slaves, The Forsaken, Nightwolf gibi yeni parçalarına yer veren Crossfire; 2004 için projelendirdikleri ilk albümleri ile her konser daha fazla merak uyandırmaya başlamıştı. İdeal kadrosunu kurup, müzikal yapısını şekillendirdiğini açıkça gösteren Crossfire; Almanya, Hamburg'da düzenlenen Metal Bash Fest 2003 için de konuk olarak davet edildi. 26 Temmuz günü Neu Wulmstorf'da sahne alan grup, gelecekte işine yarayacak sağlam referanslar ile Türkiye'ye döndü ve konserler farklı illerde ve farklı sahnelerde hız kesmeden devam etti. Grup; kendinden bağımsız, gönüllü bir oluşum olarak kurulan Fan Kulübü Nightwolves desteğinde etkili şovlar sundu.
2004 yazını kendi kayıt stüdyosu Raven'da ilk albüm "Aggression Treaty"nin kaydı ile geçiren grup, 13 parçalık albümünü 18 Mart 2005 tarihi ve Atlantis Müzik etiketi ile piyasaya sürdü. İçindeki Gelibolu parçasına adanarak bu tarihte çıkan albümün galası 20 Mart tarihinde Çanakkale'de gerçekleştirildi.
Grup, son olarak kült Alman power metal grubu Running Wild için hazırlanan saygı albümüne, grubun "Beggars' Night" parçasının kendi tarzında yorumu ile katıldı. Bu saygı albümü Mayıs 2005'te Alman firma Remedy Records etiketi ile tüm dünyada rafa çıkacak.
CROSSFIRE, gerek yurt içi, gerekse yurt dışında kaliteden taviz vermeden ve kendini her geçen gün bir basamak daha yukarı taşıyarak emin adımlarla yoluna devam ediyor. Şimdiden yavaş yavaş şekillenmeye başlayan yeni Crossfire albümünün 2006 yılı başlarında hazırlanarak, sonbahar aylarında piyasaya çıkması hedefleniyor.

Objektif - Vecdi Yücalan ile rock ruhunda söyleşi; Sana da "Yuh" bana da "Yuh..."

27 Temmuz 2006



Barışarock'ın yaklaştığı şu günlerde, internette çevre içerikli ve savaş karşıtı bir klibin döndüğünü gördük. Klibi indirip izlediğimizde çevreye olan acımasız saldırıların görüntülerine "bu kadarı da YUH artık" diyerek eşlik ettik; kederlendik... Yuh şarkısını ve klibi bizlere kazandıran Objektif grubunu kayıt stüdyosunda suçüstü yakaladık ve bize saldığı bu kederin hesabını sorduk.

A: Objektif grubunu yakından takip edenler bilirler ki Objektif grubu her zaman suya ve sabuna dokunmuştur. Müzisyenlerin toplumsal sorumlulukları olmalı bu bağlamda sizce müzisyenlerimiz bu misyonu yeterince üstleniyorlar mı? Toplumsal kaygı duyuyorlar mı?

VECDİ YÜCALAN: Toplumun sorunlarına değinmek için bir kere halkın içinde yaşamak ve onları tanımak lazım. Sırça köşklerde oturup, Porsche'lere binip, toplumun sorunlarını yazmaya çalışanları biliyoruz. Ancak şöyle bir durum var. Hiç kimse de bu tarz sorunlara değinmek zorunda değildir.(Alaycı bir tavırla gülümseyerek) Düşünmediği, kimliğini taşımadığı bir toplumun sorunlarını bu insanların üstüne yüklemek de haksızlık olur.

A : Kime haksızlık olur? Topluma mı yoksa o insanlara mı?

V.Y. : O sanatçılara(?) haksızlık olur. Eğer o kimliği taşımıyorsa, toplumun içine girip karşılıklı çay içemiyorsa, bir taksiye binip taksi şoförüyle konuşamıyorsa, bir ana görüp onunla sohbet edemiyorsa, bu insanlardan bu sorumluluğu beklemek haksızlık olur; niye bekleyelim ki? Bu nedenle bu halk kendi sanatçısını - müzisyenini yetiştirmek zorundadır. Eğer varoşlarda yaşayan bir ailenin sorunlarını bir şekilde müzikal açıdan dünyaya ayna tutarak yansıtmak istiyorsak, o ortamda yaşamak ya da o ailenin içine girip o ailenin nasıl yaşadığını görmek ve bilmek zorundasın. Yapılan hatalar sonucunda 8 tane çocuğa sahip bir ailenin o çocukları yetiştirmek için neler çektiğini bilmek mecburiyetindesin. Şahıs, firma ya da ülke zenginliği uğruna kimyasal atıklarla, nükleer atıklarla, doğanın nasıl katledildiğini görebilmek mecburiyetindesin. Ancak o zaman toplumun gerçek yüzüne ayna tutabilirsin. Bu nedenle de yaptığım müziğe "Halk Rock" dedim zaten.


A :Toplumsal sorunlardan bahsetmişken, savaş karşıtı rock festivali olan Barışarock'ta 3 yıldır gönüllü olarak sahne aldığınızı biliyoruz. Rockerlar için Objektif grubu hem Barışarock ile hem de çevreci ve savaşa karşı olan kimliğiyle özdeşleşmiş bir grup. Ancak Barışarock'ın resmi web sitesinde program listesinde isminizi göremiyoruz. Bu seneki festival için başvurunuz oldu mu? Size olumlu ya da olumsuz bilgi geldi mi?

V.Y. : 1988 de grubu kurduğum günden beri, toplam 4 albüm yaptım şu anda beşinci albüm bitti. Bu albümlerin içinde toplam 5 tane birebir çevreci parçalar mevcut. Bunlardan ilki "Radyasyon" ikincisi "Uygarlık Üzerine Çelişkiler" üçüncüsü "İhanet Cinayet" dördüncüsü "Dağlarda" ve "Yuh" adlı parçalar. Çekül ve Tema vakfıyla birlikte sayısını hatırlamadığım çevre içerikli konserler verdim. Bu konsere çıkmamın sebebi hem duruşum hem de tabi ki yazdığım parçalardı. Şu anda baktığım zaman (ki bu hep vardı) bu konuyla ilgili hiç bir parça yazmamış ya da yazamamış hayat boyu lay lay yapmış, insanların mikrofon uzatıldığı zaman "aaa! böyle bir konu var ben bu konuda şunu düşünüyorum" diyerek çalma çırpma bilgilerle donanarak, reklâm reklâmdır zihniyetiyle bu tür konserlerde de boy gösterdiğine şahit oluyoruz. Tabi bu işle ilgili insanlar hakikaten onlara gülüyorlar. Ben yıllarımı rock müziğine vermiş bir insan olarak onlara şöyle sesleniyorum; "çekin o pis ellerinizi bizim gerçek rock müziğimizden, gidin başka taraflarda kıçınızı sallayın..." En çok üzüldüğüm nokta ise yıllarca bizlerle birlikte omuz omuza bu felsefeyi savunmuş olan insanların da onlarla ortaklık yaparak bu ayak oyunlarına katkıda bulunmalarıdır. Son albümde yazdığım "Leşçi" adlı parçanın sözleriyle cevap vermek istiyorum, "Boşluğu bekleyen bir aptal kukla olursun sende zamanla. Kendinize gelin artık. Rock içi boşaltılacak ya da sizler tarafından içi oyulacak bir müzik değildir. Bunun cevabını gerçek anlamda rockerlar zaten sizlere veriyor ve vermeye devam edecektir."

Barışarock ile ilgili başvurumuza gelince, ilk iki yıl ki bunun birinci yılı Objektif grubu listenin en başındaki gruptu. Hatta ilk yılki ve ikinci yılki listeye şahsen çok büyük katkılarım olmuştur. Üçüncü yıl, Barışarock listesine yazılmamamıza rağmen, kendi çabalarımızla ve hakikaten de büyük uğraşılar vererek katıldık. İyi de olmuş katıldığımız arkamızdaki dev ekranda Greenpeace'in görüntülerini de yansıtarak sahnede elimizden geldiğince barışa katkıda bulunmaya çalıştık. Hatta sizinde bildiğiniz gibi bu görüntüleri ve Greenpeace görüntülerini mixleyerek "Yuh" adlı parçamızın 8 dakikalık versiyonuna birde klip hazırladık.


A : Bu klibinizin internette download sitelerinden indirilebilir olduğunu biliyoruz. Peki televizyon kanallarında yayınlanıyor mu?

V.Y. :Televizyonlar bu klipi tabi ki göstermiyorlar. Biz de elimizden geldiğince internet ortamında ve DVD formatında dinleyicilerimize ve barışseverlere ücretsiz olarak gönderiyoruz.

Bir önceki soruna tekrar dönecek olursam, Barışarock'tan önce de bu uğurda hizmet verdik. Barışarock'ta olmasak da vermeye devam edeceğiz. Bu yıl yine sahne listesine yazılmadığımızı görünce Taner Öngür'ü (Moğollar) aradım. Kendisi listeye alınacağımızı söylemişti. Daha sonra yüz yüze görüştüğümüzde eğer festival 3 gün olursa cuma günü için listeye alabileceklerini söylediler.

Beni şaşırtan şey ise, biraz öncede bahsettiğim gibi toplumsal sorunlara her daim değinmiş bir grup olarak Objektif'i Barışarock listesine almamaları ve Barışarock'ta çıkma talebinde bulunmamıza rağmen talebimizin sebepsiz yere geri çevrilmesidir. Objektif'in her zaman Barışarock vb. platformlarda dahili ve gerekirse harici olarak söylenecek sözü vardır. Hatta bunu geçen yılın TV çekimlerini yapan kanal Türk bile fark etmiş olacak ki jeneriklerin de bizim görüntülerimizi kullandılar. Ayrıca 3 barışa rockta da ve bazı festivallerde afiş tasarımlarında Objektifin barışa rock sahnesindeki görüntüleri kullanılmıştır.


A : Verdiğiniz bu cevaplar bizi tatmin etse de Objektif severleri tatmin etmeyecektir. Barışarock'ta olma ihtimaliniz nedir?

V.Y. : Biz iki elimiz kanda da olsa Barışarock'a çıkarız, çıkmak isteriz. Türkiye'nin aydınlanma sürecinde Barışarock festivali 50.000'e yakın aydın insanı bir araya getirmeyi başarmıştır. Bizde bu oluşuma her zaman elimizden geldiğince katkıda bulunmaya hazırız. Teklifte bulunduk; çağrılmayı bekliyoruz.


A : Objektif rock felsefesini nasıl nasıl tanımlıyor?

V.Y. : Biraz önce anlattığım şeylerin içinde zaten rock felsefemiz mevcut. Rock bir yaşamdır. Konuşurken, yaşarken, nefes alıp verirken ve tabi ki albümlerimizle zaten felsefemizi ortaya koyuyoruz.

Objektif dünya da olup biten olayları, objektif bir gözle gözlemleyip, bunları olabilecek bütün ritimlerle süsleyerek tekrar insanlarımıza geri veren bir gruptur. Zaten rockın temelinde de bu vardır. Eğer tarafsız bir şekilde gözlemleyip bunları yine tarafsız bir şekilde aktarabiliyorsan bunun ismi rocktır. Sadece 4/4'lük kalıplara bağlı kalmakta rockın olmazsa olmazı değildir. Bunu dünya da bulunan tüm ritimlerle anlatabilirsin. Yani bu gün Muharrem Ertaş'ın, söylediği bozlak ile Amerika'da pamuk toplayan zencinin söylediği blues denilen çığlığın hiç farkı yoktur. Ve bu zaten rocktur.


A : Yuh isimli şarkınızın yeni albümünüzde de yer alacağını ve beşinci albüm üzerinde çalışmalarınızın uzun süredir devam ettiğini biliyoruz. Çalışmalarınız devam ediyor ama Objektif severler albümü bir an önce raflarda görmek istiyorlar. Vecdi Abi, albümü ne zaman elimize alacağız ?

V.Y. : Albüm bitti, sonra kayıtlardaki bir takım kayıt hataları diyebileceğimiz aksilikler yüzünden bir takım enstrümanları yeniden çaldık. Aslında öyle bıraksak da olurdu ama önce kendimize ve seyircimize olan saygımızdan dolayı bunu yapmak zorunda olduğumuzu hissettim. "Künye" gibi bir albüm yaptıktan sonra kayıt kalitesi olarak dinlenilebilirlik açısından o sounda yakın bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Bunun için uğraştık. Son mixler bitmek üzere. Tahmin ediyorum, Eylül ya da Ekim ayında albüm piyasada olur.

Bu arada albümde yine çevreci temaların toplum sorunlarının yanı sıra "Künye" albümünde değinmediğimiz aşk şarkıları da var. Biz rockçılar, aşkı iyi yaşadığımız için iyi de anlatırız. (gülümseme) İlk 3 albümde bu tür parçalarımız zaten mevcuttu." Mutlu ölüm, Aşk Seli, Zor Yol" gibi parçalar... Aslında bütün parçalarımızın içinde göreceli olarak aşk var... 11 parça bitmiş durumda ilk defa kendi bestelerimin dışında bir parçayı da kendi soundumuzla düzenledik. Bu parçayı zaten Barışarock 2005'de de çalmıştık; Kerkük Zindanı... Şu anda bu albümle birlikte elimde 30'u aşkın beste birikti. Artık uzun aralar yok. Objektif grubu olarak her yıl sevenlerimize yeni bir albüm müjdesi verebileceğiz.

A : Rock müziği paylaşım dayanışma müziğidir. Türkiye de rock müzik gruplarının bu dayanışmaya katıldığını düşünüyor musunuz? Kısacası rock adına Türkiye de müzisyen dayanışması var mı?

Ben başkalarının neler yaptığını çok iyi bilmiyorum. Kendi açımdan baktığımda bu gün 1990 yılından, 2003 yılına kadar olan albümlerin büyük kısmının içinde bana bir teşekkür yazısı vardır. Bu teşekkürü şifahen edenlerde vardır, albümüne bir şekilde yazarak edenlerde vardır. Teknik açıdan veya elimden geldiği kadar her türlü açıdan Türkiye deki rock müzisyenlerine bir şekilde yardım etmişimdir ve etmeye devam ediyorum. Eğer solo bir konser olmuşsa dağılan fakat bir araya gelmesini gönülden istediğim grupların şarkılarını çalarak, TV programım olduğu zamanlar da bir şekilde sözü oraya getirip, Türkiye'de gerçekten rock yaptığına inandığım grupların isimlerini de vererek katkıda bulunmaya devam ediyorum. İhtiyacı olanlara konser öncesi veya TV çekim öncesi elimde varsa her türlü malzemeyi vererek katkıda bulunuyorum. Demo yapmak isteyenlere bizzat kayıt cihazlarının başına geçerek aranjelere de yardım ederek elimden geleni yapıyorum.

A : Vecdi Abi, son olarak; rockın asi ruhunu yansıtan ve Aptulika'ya bir yazısında "rock ne olduğunu hatırladı ve bizi heyecanlandırdı" dedirten Barışarock öncesi, rocker gençlere söylemek istediğiniz şeyler var mı?

V.Y. : Elbette var. İyi araştırsınlar. Rock'ın gerçek ruhunu anlatan grupları iyi incelesinler. Benden sonraki tufandır zihniyetinden kurtulsunlar. Sorumluyuz ve bizden öncekilerden almış olduğumuz bu karanlık mirası en temiz şekliyle bizden sonrakilere bırakmak zorunda olduğumuzu unutmasınlar. Aşkı iyi yaşasınlar. Sivil toplum örgütlerinden korkmasınlar. İyi bir araştırma incelemeden sonra mutlaka bir tanesine üye olsunlar. Bu dünya ve toplum için çalışmaktan çekinmesinler. Herkesin söyleyecek bir sözü olduğunu unutmasınlar. Her şey daha mutlu ve çıkarsız yarınlar için sözünü ilke edinsinler. Biz olsak da olmasak da Barışarock Festivalinde mutlaka bulunsunlar. "Sahip çıksınlar."

kaynak

Bağırıyorum: Öz Metal !

21 Temmuz 2006



Türkiye'de en çok tutulan tarz... Hatta bırakın Türkiye'yi, Dünya'da tutulan tarzlar.. Hepiniz iyi biliyorsunuz yenil nesil grupları. Yeni yetişen çocukların dinleyip de "Ben Metalciyim" dediği grupları... Çoğu 90'lı yılların ortalarında çıktı. 2000li yıllarda gündemde oldular. Ve şuan herkesin dilinde. Peki neden ?Sanırım insanlar değişiklik arıyorlar.. Artık sıkıldılar "Öz" Metal'den. Faklı hareket, farklı imaj bekliyorlar gruplardan. Farklı sound arıyorlar demeyeceğim, çünkü yeni nesil grupların %90'ı, %80'i grupların soundlarını çalıyor.Yani riffleri. Fakat değişen ne ? Değişen dış imaj, hareketler, ve sounda eklenene efektler. Sonunda ortaya çıkan müzik ne ? İkinci sınıf Metal...Makalenin tamamını okumak için devamına tıklayın !


Gereginden fazla yüceltilen gruplar ?

Aslında bu sorunun cevabı çok açık. İnsanlar artık yeni tarzlar aradıklarında dolayı, her yeni nesil şey cazip geliyor.Sıralayayım;

-Slipknot'un, Lordi'nin maskeleri
-Manson'un sadistlikleri
-Black Metal'in tipleri
-SOAD'ın müzik altında siyaseti...

Dünya'yı cezbediyor adeta. Müzikallerine baktığımız zaman Metal'in özü olan "Basmakalıp düşüncelere isyan" kültürünü göremiyoruz.Şarkı sözleri kendilerini tanıtmak, siyaset yapmak, kişisellerini anlatmak üzerine kurulu adeta.

Peki "Öz" Metal'in bunlardan farkı nedir ?

Öz Metal, yani "Heavy Metal" in amacının basmakalıp düşüncelere isyan olduğunu söyledim az önce. Heavy Metal'in kurucusu Black Sabbath üyelerinin İşçi sınıfı olduğunu, daima ezildiğini hatırlatayım. Ardından çıkardığı albümlerdeki şarkı sözlerine baktığımız da, yaşadıkları ezilmeye haykırdığını, insanların tek düze düşünmemesi gerektiğini anlattıklarını görürüz. İşte böyle başladı Heavy.. Diyeceksiniz sadece ideolojiden ibaretse kılık kıyafetteki abartı nedir ?

Evet Metal kültüründe, uzun saç, çivili bileklik vs vs vardır.

-Uzun saç, varolan basmakalıp ideolojiye karşı olduğu için, onu yıkmak için yapılan bir harekettir."Erkekte uzun saç olmaz" anlayışının olduğu bir dönemde dünyayı kasıp kavuran gruplar bu basmakalıp ideolojinin büyük oranda yıkılmasını sağladılar.

-Çivili bileklik, kemer bot vs. Dediğim gibi Heavy Metal'in çıkış noktası İngiliz işçi sınıfıdır. Fabrika mesaileri bittiğinde eve gitmeden önce barlarda toplanan işçiler burada küçük yerel gruplar kurarak müzik yapmaya başlamışlardır.Çoğunluğun ağır sanayi işçisi olmasından dolayı çivili bileklik ve kemerler de bu kültürün ayrılmaz parçaları olmuştur.

Yani Özet ile en büyük fark, "Müzik" ön planda değil, aşılanmak istenen "İdeoloji" ön plandadır.

Yeni Nesil Metalin amacı nedir? Neyi sorgular?

Slipknot, Soad, Korn, gibi günümüzde gayet popüler olan grupların kafa yapısına baktığımız zaman, sizce içinde ne vardır ? Heavy (Öz) Metal'de olduğu gibi zorluklardan gelip de bazı şeylere isyan var mıdır ? İnsanlara bir şey öğretme amacı var mıdır ? Ha evet bazılarında vardır, siyaset, kişisel hayatları vs vs. Ama Metal kültürü bu değil. 80'lerden gelenler bunun metal kültürü olmadığını çok iyi bilir. Dolayısıyla Heavy Metal tutkunlarını Yeni nesil, ikinci sınıf metal tatmin etmez.Çünkü ön planda olan müziktir, ideoloji değildir.
-------------
Heavy Metal kültürü bir zincir gibidir.Gruplar birbirlerini örnek alarak bu kültürü yıllarca devam ettirmişlerdir.Bunun en büyük kanıtı dinlediği grupların şarkılarından isim yapmalarıdır. Örneğin;
- Efsanevi grup Judas Priest'in adı Bob Dylan'ın 'The Ballad of Frankie Lee & Judas Priest' şarkısından gelmektedir.
- Overkill, Motörhead'in bir şarkısından esinlenmiştir.
- Judas Priest şarkılarını kendilerine isim seçen gruplar: Running Wild, Sinner, Exciter, The Hellion, Tyrant, Invader, Steeler, Grinder ve Bloodstone.
Bu örnekler daha çok uzar..
----------



Bu yazı da yakındığım nokta insanların bu Heavy Metal kültüründen uzaklaştığı, cart metal, curt metal adı altındaki "Metal öğesi bulundurmayan" müzikleri dinlemeleri. Dinlenebilir ama kendilerini "Heavy Metal" ya da "Metal" kültüründe sanmaları ve "Gerçek Metalci biziz, artık sizin dinlediğiniz gruplar dede oldu, dünyaya ayak uydurun" gibi saçma söylemlerde bulunmaları.

Başlık "Öze Dönüş !" Öz Metal'i Kavramanın önemi ! Günümüzde görünen Metal'in gerçek Metal'i yansıtmadığını anlatmak istiyorum. Ama ne fayda..İnsanlar kafa ya değil, kulağa bakıyor. İdeolojiyi ikinci plana atıp, kulak zevkine veriyor kendilerini.Yazık..



kaynak

Heavy Metal - İsyan Gerçeği


Heavy Metal ve İsyan kelimelerini ortak bir pencerede incelemek istedim. Yeni Metal müzik ile tanışan insanlar "Metal isyandır, o yüzden metalciyim" gibi sözler sarf ederler. Ona isyan, buna isyan.. Sanki dünyaya isyana gelmiş tüm Metal camiası. Daha Heavy Metal demedim dikkat edin, Metal camiasından bahsediyorum. Tüm kolları ile metal...
Dogmatik düşünceye sahip olan insanlar çoğunluktadır yeryüzünde. Körü körüne bağlanmış insanların "İsyan" kelimesini benimsememesi gayet doğal. Tabiiki yanlış bir doğallık. Metal'in sevilmemesinin, ondan nefret edercesine dışlanmasının bir sebebi de budur aslında. Kendi düşüncelerine eleştiri getiren bir akımı da sevmez insanlar. Saç özgürlüğü, sakal özgürlüğü, konuşma, düşünme özgürlüğü, eylem yapma özgürlüğü insanın doğasında var. Bu isyanın Heavy Metal camiasında toplanması tabiiki tepkileri Heavy Metal de topladı.

İnsanlar Heavy Metal isyanını nasıl biliyor ? Gerçekten onu tanıyor mu ? Ona isyan, buna isyan biçiminde midir ?
Heavy Metal İsyanları
- İnsanlara yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler- Toplumsal basmakalıp düşünceler - Safi (erdemli) bir insanın nasıl olması gerektiğine dair yanlış kanılar- Araştırmayan, sorgulamayan insanlar
4 başlıkta toplayabiliriz. Sıralayalım.
1) İnsanlara yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler
Adalet denilince aklıma hemen Metallicanın And Justice For All albümü geliyor nedense. Heavy Metal olmamasına rağmen (albümün türü thrash dır) Heavy Metal kültürünü liriksel olarak %100 yansıtan bir albüm. Albüme adını veren şarkının sözlerine bir göz atalım;
Metallica - And Justice For All Adaletin koridorları yeşile boyalı Para konuşuyor Güç kurtları kapında bekleşiyor Takip edişlerini işitiyorsun Çok yakında doyuracaksın onların karnını Yiyip yutuyorlar Adaletin tokmağı eziyor seni Gücünü aşıyor
2) Toplumsal basmakalıp düşünceler
Örnek çok. Neden erkekte saç kısa ? Bu saçma bir düşünce değil mi ?
Örnek çok. Neden kan davası hala günümüzde bu kadar popüler ve doğru bir düşünce ?
Örnek çok. İnsanların dogma olarak inandıkları şeylere neden bu kadar tapıyorlar ?
Örnek çok. Din.. Neden insanlar dini araç olarak kullanmıyor da, amaç olarak kullanıyor ? Neden bunca vahşet, kafa kesme, bomba patlatma Allah adına yapıyor ? Bu cehalet değil mi ? Neden insanlar amaç yapıyor dinlerini sadece araç olması gerekirken ?
3) Safi (erdemli) bir insanın nasıl olması gerektiğine dair yanlış kanılar
Bunu Heavy Metal olarak bakacağım. Daha önce yazdığım bir yazı tam bununla ilişkili.
-Heavy Metal kültürünün doğuşu nedir ? -1970lerdeki ağır işçilerin barlarda toplanıp neyin isyanını verdiler ? -Black Sabbath hangi "Davayı" savunarak oluşturdu bu kültürü ? -Black Sabbath'ın şarkı sözleri sadece atıp tutmamıydı sadece müzik ise ? -Metallica And Justice For All albümündeki toplumsal göndermeler neyin nesiydi ? [ Bu thrash fakat, ideoloji yönünden bakın olaya ] -Manowar Yıllardır neyin savaşını veriyor, neden her resim karesinde askermiş gibi çıkıyor ? -Ozzy Osbourne Black Sabbath'a katılırken hangi sözü sarfetti ? -1970lerdeki işçiler neden neye isyan ettiler ? -Uzun saç "Erkek kısa saçlı olur" basmakalıp düşünceye bir isyan mı yoksa, öylesine moda olsun diye yapılmış bir hareket mi ?
Bunları bilmeyecek, sonra Heavy Metal erdemine sahibim diyecek ha ? Bu ancak insanları güldürür..
4) Araştırmayan, sorgulamayan insanlar
Heavy Metal'in bilgiye, kültüre ihtiyacı olduğunu daha önce söyledim.Fakat bu bilgileri doğru yerde aramak son derece önemlidir.Şimdi bir adam kalkıp da Harun Yahya'nın kitabını okur sonra "Haaa bu metal kültürüme ters" derse ya da "Satanist müziği" derse hatta ve hatta "Şu saçlara bak, karı gibi uzatıyorlar" derse bu araştırma maraştırma olmaz, olsa olsa önyargının içinde boğulup gitmek olur. ( "Heavy Metal - İhtiyaç" adlı makalemden alıntı)

-------------------------------
Heavy Metal asla boş bir isyan değildir. Çocuğun elinden şekeri alınca ağlaması olayındaki gibi bir isyan asla değildir.
Heavy Metal = İsyandır. Heavy Metal = Doğallıktır.Heavy Metal = Mücadeledir.Heavy Metal = Dünyadır.Heavy Metal = İnsanın ta kendisidir !
İşte bu gerçekler yüzünden biz Heavy Metal tutkunları yıllardır Heavy Metalin mücadelesini veriyoruz.

Çok yaşa Heavy Metal !

kaynak

Beethoven rock'çıdır

19 Temmuz 2006

Rock çevrelerinde iyi tanınan, yıllardır çeşitli gruplarla çalışan Batu Mutlugil ilk kez bir albümde çaldı: "Balans ve Manevra"nın film müziğinde. Mutlugil'e göre rock, Beethoven'la başladı

~ Nereden çıktı "Biu Biu Blues"u söyleme fikri?

BM Bir gün durup dururken Teoman "Bana bir parça yapar mısın?" dedi. Teoman'ı Bodrum günlerinden tanırım ve severim. Aslında kimse benden fazla bir şey istemez. "O eski günlerin hatırına deneyelim" dedim. Ama önce sözleri dinlemek istedim. En büyük korkum "Seni sevmiştim ama niye bana yan gözle baktın Numan?" gibi bir şey olmasıydı. Sonra stüdyoya girdik. Harika da bir gitar düştü elime. Boğazın görüntüsü, Teoman'ın efendiliği... Lead gitarı çaldım ve seslendirdim parçayı.

~ Teoman neden size geldi peki?

BM Sanırım sesten dolayı. Yani çok kibar bir çocuk olduğu için "Aslında ben de söylerdim bu blues'u fakat biraz daha tok sigara sesi lazımdı" dedi.

~ Adı neden "Biu Biu Blues"?

BM Çok hoşuma gitti. Teoman iki saniyede yazdı o sözleri. "Bir gün uyandım dedim ki bi dakka ya bi dakka / Baktım aynaya dedim ki biu biu blues". Zaten aslında blues budur. Beş kelime söyleyin, 10 kere bunu tekrarlayın. Eğer hâlâ o aynı sözler söylendiği halde siz hâlâ o parçayı dinliyorsanız, aynı sözler söylendiği halde siz ayrı sözler duymuşsunuz demektir. Zaten blues'un amacı bu: Ayrı şeyler duyurmak, hissettirmek.

~ Bildiğim kadarıyla sizin seslendirdiğiniz veya çaldığınız bir albüm yok...

BM Stüdyo ortamlarında pek uğraşmak istemiyorum. Ama bu işe vaktim olsa kendim için yapmayı düşünüyorum. En azından bazı insanların isteğini yerine getirmiş olmak için. Bir de duygularımın pek 80 jenerasyonuna hitap edeceğini sanmıyorum. Rock bir yaşam biçimidir. Haydi rock yapalım diye bir şey olmaz.

~ Nasıl yani?

BM Pis gezmek, uzun saç, jean, dar yaka... Bunlarla bir ilgisi yok. Rock öğrenilmeyen, hissedilen ve yaşanan bir hayat biçimidir. Rock başkaldırı müziğidir. Bir de her şeyi olduğu gibi söyler, fazla süslemez. Yani oya yok. Boya var, kumaş var ama oya yok. Rock'çı adam Sea Garden'da da denize girebilir ama Antalya'da güzel bir kayanın üzerinden de atlayarak girer. Bir de dünyaya kazık çakma problemi yok. Neyse, o yaşanıyor bir şekilde. Çünkü hep bir değişim var ortada.

~ Bildiğim kadarıyla tekstille uğraşıyordunuz. Neden Mojo'ya ortak oldunuz?

BM Mojo o zamanlar Next diye bir yerdi. Biz de Blue Blues Band olarak Hayal Kahvesi'nde çalıyorduk. 11 bin kişiye iş sağlayan bir adam olarak geceleri gelip müzik yapıyordum. Hatta bir gün Ford'un bir organizasyonunda çaldık. Oradaki satış müdürü geldi. Adam şaşırmış, "Hayırdır Batu bey ne işiniz var?" diyor. Sabah adamdan dört tane minibüs almıştım şirkete. İyi de bir ödeme yapmıştık. Neyse, bir gün Kerim (Çaplı) zil istemiş, çalıştığımız kulübün sahipleri de vermemiş. Ben de sinirlendim "En sonunda bana kulüp açtıracaksınız" dedim ve çıktım bir sigara yaktım dışarıda. O sıra Hüseyin (Sönmez) "Abi, böyle bağırırken duydum, bir deneme yapmak ister misin?" dedi. Onun üzerine ertesi gün buluştuk. 10 yıl oldu işte...

~ "Türkiye'deki en iyi rock sözlerini Duman'dan Kaan Tangöze yazar"

BM Mojo nasıl bir yer, müdavimleri kimler?
Hard rock seven de sevmeyen de geliyor. Hafta sonları pek rock olmayan bir müzik de vermeye başladık, onun adına ekmek parası günleri diyoruz. Millet hafta sonu eğlenmek istiyor. Ama Mojo hâlâ bir rock kulübü.

~ Duman'ın müziğini beğeniyor musunuz?

BM Oğlum orada çalıyor diye değil ama bence Türkiye'de şimdiye kadar gelmiş geçmiş en iyi rock sözlerini Duman'dan Kaan yazar. Her zaman tarzları çok güzel. Onun dışında o çocukların çoğu buradan çıktı. Kurban, Mor ve Ötesi... Kimsenin onları istemediği dönemlerde burada çalan gruplar yani.

~ Bugünün rock dinleyicisini nasıl buluyorsunuz?

BM Bence bu dönem keyifli bir rock dinleyicisi var. Çünkü rock ölmeyen bir müzik. Bana göre rock mesela Beethoven'la başladı. Beethoven rock'çıdır yani, nota ve armonileri rock'tır. Hem de hard rock. "9'uncu Senfoni" inanılmaz bir rock örneğidir. Örneğin Beethoven Henrix'tir; Bach, Deep Purple; Mozart da Prince ve Michael Jackson arasıdır. Mozart'ın öyle olması doğal çünkü sarayda, şımarıklık var. Ama Beethoven öyle değil. Açlık, yollar...


~ Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

BM Satılsın diye oturup bir albümle uğraşamam. Zevk için yapabilirim belki, nisanda öyle bir şeyler yapacağız. Ama bana "Fantezi kur" dersen, oğlumla Batu ve Batu grubu isterdim. Üçüncüye yetişemeyiz vokal yapsın diye herhalde.

BM "Saçlarımı sadece askerlikte kestirdim"

~ Batu Mutlugil "Çocukluğumdan beri bir saç derdim var" diyor. Yakalayıp zorla götürürlermiş berbere. O da sinirlenip sapanla evin camlarını kırarmış. Mutlugil sadece askerlik yaparken saçlarını kestirmiş.

BM "Oğlum da benim gibi Batu, torunum da"

~Batuhan'ın müziğe başlamasının nedeni de siz misiniz?

BM Batuhan'ın gitar çalmasını istedim. Çünkü bana çok mani olundu. Batuhan'a gitarı verdim, reddetmedi. Klasik gitarla başladı. Ama bir süre sonra rafa koydu."Ben gitar çalmayacağım" dediği an elim ayağım kesildi. O sırada bir elektro gitar aldım. Elimde gitarı görünce yamuldu. Ben çalıyorum, o da devamlı uzaktan bakıyor. Onun ilgisini çekmek için özellikle "Bu gitara dokunmayacaksın, rock'çıların gitarıdır" falan dedim. Sonra "Baba çalabilir miyim?" dedi. Bir aldı eline, bir daha da o gitarın yüzünü göremedik yani.

~Yeni nesil tarafından Batuhan'ın babası olarak tanınmak sizi hiç rahatsız etmiyor mu?

BM Çok hoşuma gidiyor "Batuhan'ın babası" olmak. Çünkü benim istediğim Batuhan o. Ama Duman'daki Batuhan'ın babası olmak ekstra bir şey getirmiyor. İyi bir müzisyen olmasından dolayı getiriyor ancak. Ona faydası olan her şey benim için de inanılmaz büyük bir zevk. Mesela onun bir çocuğu oldu, inanılmaz mutlu oldum. Ben onu göğsümde büyüttüm. Göğsüme yatırır gözlerinin içine bakardım.

~Batuhan'ın oğlunun adı da Batu Luca. Batu ismi bir aile geleneği mi?

BM Biz Kırım kökenliyiz, direkt Cengiz Han kanıyız. İsmim oradan, Gazi Batu Girayhan'dan geliyor. Bu Batuhan'la bizim aramızda özel bir şey. Mesela ben Batuhan'ın "Batu" olduğunu anlamıştım. Yani beklediğim çok az şey vardı oğlumun karakterinde ve onların hepsi oldu benim için.

Röportaj:YAPRAK ARAS
kaynak