Cenk Ünnü Röportajı ~ bir garip müzik hadisesi

Cenk Ünnü Röportajı

28 Haziran 2006




Uzun zamandır, sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz müzik emekçileri ile yapacağımız söyleşilere, sitemizde yer vermeyi istiyorduk. Bu amaçla, Türk rock müziğinin en köklü gruplarından biri olan Pentagram'ın davulcusu Cenk Ünnü'ye Beşiktaş Sinanpaşa Pasajındaki Rock Mabedi Pena Müzikevi'nde konuk olduk.
Cenk Ünnü, Tamamböceği ve Korsan self-albümlerini rock dinleyicisi ile buluşturma kararı aldığımızda, Zardanadam’ın en büyük destekçileriden biriydi. Sahnede her zaman hayranlıkla izlediğimiz Cenk Abi’mizle ile hem demlendik, hem de rock üzerine dertleştik, söyleştik... Müziğe ilk başladığı yıllardan, Pentagram'a; konserlerden, Türkiye'de müzisyen olmanın zorluklarına kadar birçok konu üzerine sohbet ettik. Müzisyenliği kadar, renkli kişiliği ve yardımseverliğiyle, genç müzisyenlerin büyük saygısını kazanmış olan Cenk Ünnü ile yaptığımız bu keyifli sohbeti sizlerle paylaşmak isteriz.


Pentagram kaç yılında kuruldu?
1984-85 yıllarında, ancak Pentagram ismini 1987’de aldı.

İlk kadroda kimler vardı? Şimdi nerede bu insanlar?

Pentagram olmadan önce Hakan ve benim dışında Kaan adında bir de basçımız vardı. 15-16 sene önce evlenip Kanada’ya yerleşmişti. Şimdi ne yaptığını ben de çok merak ediyorum.

Müziğe ilk başladığınızda hayalleriniz neydi?

Tabii ki konserler vermek, aynı kafada arkadaşlarla buluşmak ve kaset çıkarmak.

İlk davula oturduğunda neler düşünmüştün? Bir enstrümanı çalabileceğine kanaat getirmek için insan hangi eşikleri aşmalı, neler yapmalı, ne zaman pes etmeli?
İlk başta ben gitar çalıyordum, Hakan da davuldaydı. Davulun nasıl çalındığı hakkında pek bir fikrim yoktu. Televizyondan gördüğüm kadarıyla çalmaya çalıştım. Çok komik, kroskes yerine bas tomtoma vurup, ritmi trampetle birleştiriyordum. Sonra önümde sallanan kros pedalının da bir işlevi olabileceğini düşündüm (gülüyor).

Sence bir grubu iyi bir grup yapan özellikler nelerdir?

Grup elemanları arasında dostluk bağının kuvvetli olması, ortaya koydukları müzikten bütün üyelerin zevk alması, bol bol çalışmak, prova yapmak ve gruba zaman ayırabilmek.

Sadece müzikle hayatını kazanabiliyor olmak ister miydin?
Tabii ki evet ama sonuçta maddi getirisi yüksek bir tarz değil benim ilgilendiğim. Yaptığım, ürettiğim, üstünde çalıştığım müziğimin bana yeterli maddi kazanç getiriyor olması beni müziğe daha çok kanalize eder ve tüm enerjimi ona vermemi sağlar, daha çok üretmeme neden olurdu.

Uzun yıllar boyunca Türkiye’de rock müzik dinleyicisinin nasıl olduğunu izleme imkanı buldun? Neler değişti? İyiye ya da kötüye giden şeyler neydi?

Açıkçası konseri konser yapan seyircidir. Katılımın, doluluk oranının iyi olduğu bir konser salonunda çalmak insana büyük zevk verir. İlk albümümüzün çıktığı 1990 yılında verdiğimiz ilk konserde seyircinin parçalara bizimle beraber eşlik etmesi hayatımda unutamayacağım anlardandır. Bence biz seyirci konusunda oldukça şanslıydık. Seyircimiz bizi hep destekledi ve hiç yalnız bırakmadı.

Bir insan bu ülkede sence niçin müzik yapar?

Eğer sorudaki müzik tarzı rock ve metal türevleri ise sanırım para kazanmak için değil, tabii rock yaptığını iddia eden bazı grupları hariç tutuyorum.

Çocuğunun ilerde müzisyen olmasını ister miydin? Neden?
İsterdim ama sadece müzikten para kazanmasını istemezdim. Türkiye’de müzikten para kazanıyorsan popüler müzik yapıyorsun demektir. Açıkçası popüler müzik en azından günümüzde bana samimi gelmiyor.

Konuyu biraz değiştirelim. Başlarda sen de gitarist olmak istiyormuşsun. Bir gitarist olsan kim gibi çalmak isterdin?
Zakk Wylde gibi özgür, Marty Friedman gibi yaratıcı, Glenn Tipton gibi grup müziği ile uyumlu, Steve Vai gibi başka dünyadan gelmiş gibi çalan, Jimi Hendrix gibi yürekten ve Ritchie Blackmore gibi etkileyici bir gitarist olmak isterdim.

En baba içki nedir? Neden?

On yıldan fazla bir süredir bu soruya vereceğim cevap rakıdır. Ondan önce pek fazla rakı içmezdim. Herhalde o zaman da votka derdim. Ama şimdi benim için içkilerin babası rakı, çocukları da, öncesinde ve sonrasında cila niyetine içilen biralardır.

Borges bir kitabında, iyi bir yazar olmanın zor olduğundan, iyi bir okuyucu olmanın ise bundan çok çok daha zor olduğundan bahseder. Bunca yıllık müzik kariyerini düşündüğünde kendini iyi bir dinleyici olarak mı yoksa bir müzisyen olarak mı nitelendirirdin?
Müzisyen olmak için iyi bir dinleyici de olmak gerekir. Ama dinleyici olmak için müzisyen olmak şart değildir.

Uzun yıllar boyunca speed-thrash metal gibi kitleler tarafından benimsenmesi zor bir türde müzik yapmayı sürdürdünüz. Buna rağmen bu kadar sevilmenizi, bu kadar çok saygı görmenizi neye bağlıyorsun?
It’s magic!

Geriye doğru baktığında müzik kariyerinde kendinizle en çok gurur duyduğun an neydi?
Tüm zorluklara, imkansızlıklara, maddi yetersizliklere, zamansızlığa rağmen müzik yapmayan devam etmek.

Sence Türk müzik dinleyicisi tarafından yeterince keşfedilmemiş ancak ilgiyi hak eden büyük gruplar var mı?
Hem de o kadar çok ki. Medyada televizyonlarda ismi hiç duyulmayan halbuki çok iyi çalan bir çok grup var. Bu arada tam tersi de söz konusu. Gerekenden fazla ilgi görenler de var.

Rock müziğin patladığı ileri sürülen 2005 yılında ironik bir şekilde Pentagram, Mavi Sakal ve Kurban gibi ‘Türk Rock’ın sağlam kaleleri üzerinde kara bulutlar dolaştı. Galiba Kurban'ı kaybettik. Sizi gerçekten sevenlerin ne kadar sabırlı olduğunu biliyoruz. Pentagram için, kara bulutların biraz da olsa dağıldığını söyleyebilir miyiz?
Tam olarak dağıldığımız söylenemez. Ancak bir albüm hazırlayıp, konserler verecek şartların oluşmaması neticesinde bir süre ayrı kaldık.

Birini metalci yapmak, onun kanına girmek isteseydin, ona hangi 3 parçayı dinletirdin?
Judas Priest’ten Breaking the Law, AC/DC’den Back in Black ve Iron Maiden’dan Hollowed be The Name.

Fenerbahçenin şampiyonlar ligini almasını mı, Pentagram’ın Monster of Rock’ta headliner olmasını mı yoksa oğlunun Steve Vai’den daha büyük bir gitarist mi olmasını tercih ederdin?

Oğlumun iyi bir gitarist olmasını çok isterdim ancak seçimi kendisi yapmalı. Monsters of Rock’ta Headliner olabilmek de en büyük düşlerimden biri. Ama artık böyle bir festival yok. Bu durumda, Fener’in şampiyonlar ligini alması gayet cazip bir teklif gibi göründü bana.

Son soru: Ölmeden önce sana bir şans verilse, şöyle adam akıllı bir rakı sofrası kurulsa ve sana gelmiş geçmiş tüm insanlardan kimlerle bu sofraya oturmak isterdin diye sorulsa, kimleri seçerdin?

Atatürk, Neyzen Tevfik, Orhan Veli ve Motor Lemmy.

….Ağzına sağlık.

kaynak

Hiç yorum yok: